ERCAN ÇELİK

 İstiyorsak; güneş olsun sevgimiz; gülümsesin, yüzümüz yüzünüze, Kardeşlik ve birlik içinde, mutlaka selam vermeliyiz birbirimize  

    Son Dakika :   
 
 

SENTURK

 

 

 

 AROMATİK TIBBİ BİTKİLER                 

EZAN OKUMA 

Ana Sayfa
Kuran-ı Kerim Değişik Dillerde
İletişim
Ercan ÇELİK Özgeçmiş
Günlüklerim
Ziyaretçi Defteri

 

 

ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE

MARMARA ADASI

1-ÖzelAĞAÇLANDIRMA

ÇÖPDEN MAZOT ÜRETİMİ

                         



SERA ETKİSİ KARBONDİOKSİT ARTIŞLARI


Marmara Adası Özel Ağaçlandırma


Küresel Isınma Ve Ağaç"Ercan Çelik"

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  874352
Bugün Ziyaretçi :  159
Aktif Ziyaretçiler :  77

BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK ve DOĞAL HAYAT    HAYVANLAR ALEMİ FOTOĞRAFLARI

KÜRESEL ISINMA VE AĞAÇ

 

Dünyadaki nüfus 1950 lerde 2.5 milyar iken , hizli bir artisla 1999 yili itibariyle 6 milyara zamanımızda 8.5 milyara ulaşmistir. Ancak artista bir yavaslama baslamistir.*· Dünya nüfusuna hergün 250 bin, her yil 93 milyon kisi katilmaktadir.Yani Dünya nufusu şu anda 9 milyara yaklaşmıştır, Bunun yanında her insanın  solunum anında aldığı oksijen ve  dışarı verdiği karbondioksit yanında  kendi aktiviteleri neticesinde, taşıtlarda,  evlerde,  fabrikalarda kullanılan  fosil yakıtlar ve yangınlar, patlamalar neticesinde yanma sonucu: Dünyadaki karbondioksit yayilmasi 1996 da  23 900 milyon tona yani 1950 ölcülerinin hemen hemen dört katina ulastırmistir.*    Bu gaz  ise dünyanın ısınması ve iklim değişikliklerini   meydana    getiren     atmosferdeki   sera etkisi yapan   en önemli gazlardan birisidir.

                 Karbondioksit ve diğer  sera etkisi yapan gazlar   dünya yeryüznü ne kadar isitmislardir?.

      Geçen son yüzyilin ortalama yeryüzü sicakligi 1  o F  artmistir.*  En sicak son 10 yil 1983-1993  arasinda yasanmistir. Ve  bunun 1983-1990 arasi 7 yil  artislarin en fazla oldugu yillardir. Sera gazlarının artışları sonucunda ise bu ısınma neticesinde ;  Dünyadaki  o andaki sicaklik  artislari buzullarin erimesiyle kendisini göstermistir. Kuzey yarimküre üzerindeki karlar azalmistir. Yagmurlarda ve deniz seviyesinde yükselmeler baş göstermistir.                                         

           Yerkürenin bizatihi her zaman ısınmış olduğunu ve bunun yaşam için hayati önem taşıdığını anlamamız çok önem taşımaktadır. Atmosferimiz olmasaydı yeryüzünün ısısı şimdi bizim rahat yaşamamızı sağlayan 15 C ortalamada olmaz, -18 C civarında olurdu. Bu 33 Celsius derecelik ısı yeryüzünün niçin Merih gezegeni gibi soğuk ve ölü olmadığını izah etmektedir;  üzerinde hayat bulunmayan, donmuş Merih`in bir zamanlar atmosferi olmuşsa da, herhalde bunu çok zaman önce kaybetmiştir. Diğer taraftan, atmosferi büyük ölçüde karbon diyoksitten oluşan Venüs, ekmekçi fırınında da daha sıcak (450 C ) olduğu için üzerinde hayat bulunması mümkün değildir. Merih`in bir dipfriz, Venüs`ün de bir cehennem ateşi olmasına karşılık, yeryüzünün etrafını sarıp sarmalayan (hayat veren atmosfer gazları da dahil olmak üzere )şu ince madde zarı yaşamı mümkün hale getirmektedir. Bu gazların içerdiğini özde etkileyen bir değişiklik meydana gelse   ya buz çağına geri dönerdik ya da ısımızın, rahatca yaşayamayacağımız hatta belki de felaketimize sebeb olacak düzeylere yükseldiğine şahit olurduk.

                     Atmosferde sera gazları çoğaldıkcada  dünyanın ısınması hızlanmaktadır.                

               Araştırmacılar, dünyanın ısısının gelecek yüzyılda çok daha fazla artacağını, 2100 yılında gezegenin ortalama ısısının    büyük olasılıkla 1.7 santigrat dereceden 4.9 santigrat dereceye kadar yükseleceğinin    tahmin edildiğini kaydettiler. Colorado'da bulunan Amerikan Ulusal Atmosferik Araştırmalar Merkezi'nden bilim adamları, gezegenin geçen yüzyıldaki ısısının yaklaşık 0.6 santigrat derece arttığını, ancak 2030 civarında bu ısınmanın 1.2 santigrat derece daha artacağını belirttiler.2100 yılı civarında ise büyük olasılıkla ısı artışının 2.4 santigrat dereceden 3.8 santigrat dereceye çıkacağını kaydeden araştırmacılar, küresel ısı ortalamasının da yüzde 90 olasılıkla 1.7 santigrat dereceden 4.9 santigrat dereceye kadar yükseleceğini öngördüklerini bildirdiler.  Çalışmada, küresel ısınmasının nedeni olarak görülen sera etkisi yapan gazlar ve atmosferi kirleten maddelerin sınırlandırılmasıyla ilgili önlemlerin alınmaması durumunda gezegende uzun sürede olabilecek ısı artışlarına ilişkin bir bilgisayar programının kullanıldığı belirtildi.

           Insanlik tarihininde, dünyanin su anda insan aktiviteleriyle, mevcut mevsim degisikligi  sonuçlarina ulasmasi, tabiatin kendi  içinde  tabi halde olusabilecekleri  veya sebep  olduklarinin  yüzlerce binlerce yılın üzerindeki olan degişikliklerdir. Insan aktivitelerinin baslamasi ve devam etmesi atmosferde sera gazlari olusturarak bizim iklimlerimizi  ciddi sekilde  etkiledi. Bu gazlar bizim kaçamiyacagimiz uzaklasamiyacagimiz olaganüstü bir olayi  çagirdi. İnsanlik alemi önemli ve vazgeçilmez hayatinin sonunu kendi eliyle hazırlayarak dehşet verici sonucu görmeye başlaynca, bir başka deyişle insanoğlu çağın bütün imkanlarını kullanıp dünyaya meydan okurken, Dünyanın olaganüstü bir   yapıyla kendisine meydan okuduğunu anladı.  Bu mücadele; insanlik aleminin önemli ve vazgeçilmez hayatinin sonunu kendi eliyle hazirlayarak,  bir nevi  dünyaya   meydan okuyan  insanlığa, dünyanın  meydan okumasını sonucunu getirdi. Simdi insanlık  şekil  değişikliğine uğrattığı    ve kendisine meydan okuyan yaşadığımız gezegen dünyamızın normal tabi dengelere nasıl getirileceğinin mücadelesini  vermek zorundadır ve vermek içinde mücadele etmektedir.                         

        Ş u anda yaşanılan küresel ısınmaya katkısı olan sektörler:

        %50 enerji sektörü; özellikle CO2 emisyonları olmak üzere CH4 ve NOx(ozon) emisyonlarına neden olmaktadır. %20 kimya sektörü; CFC'ların üretimi ve kullanımı neden olmaktadır. %15 tropikal ormanların yok olması ; CO2 ve NOx (ozon) emisyonlarına neden olmaktadır.%10 tarım;CH4 ve N2O emisyonlarına neden olmaktadır.

          Sera etkisi; Kendisinin Dünyayı ıstmasından daha çok, dünyannın insanlığa meydan okuması tebliğini getirerek, insanlık alemini ısıttı. Bir nevi insanlık, aktiviteleri ile kendi bindigi dalları kesiyor. Tipki bizim Nasrettin Hoca fikrasında oldugu gibi.

        Biyosferimizin karmaşık yapısına ve yeryüzünün havası, denizi ve karaları arasındaki sayısız etkileşimlere bakılırsa cevrenin başına neler gelebileceği hakkında bilimle hala büyük bir belirsizliğin mevcut olmasına şaşmamak gerekir. Atmosferle ilgili olarak bilgisayarlarda oluşturulan olağanüstü derecede karmaşık modeller  ve simulasyonlarda  genellikle yerküre bir bütün olarak alınmakta ve bilginlerin belirli bir bölge için sonuçlar çıkarmasına pek fazla elverişli olmayan simulasyonlar çalıştırılmaktadır. Ölçüm de başlı başına bir meseledir: Gözlem ve kayıt istasyonlarının birçoğu, şehirler ve banliyöler genişledikçe "kentsel sıcaklığın " etkisinde kalıyor olabilir. Üstelik, yerkürenin ısınması sürecinin özellikleri de ayrı ayrı pek iyi anlaşılmış değildir. Mesela bulutlardaki artış yerküreyi ısıtır mı yoksa soğutur mu? Isılardaki artışların sebebi, acaba güneşin leke faaliyetlerindeki bir artış olamaz mı? Bazı kirletici maddeler (sülfat earosoller) gerçekte güneşin ışımasını yansıtıyor ve yer kürenin ısınmasını tersine çeviriyor olmasınlar? Okyonuslardaki akıntılar yer kürenin ısınmasından nasıl etkilenecekler? 1991 yılında atmosfer tonlarca pislik püskürten Pinatubo dağı gibi yanar dağların patlamaları yeryüzü ısısındaki yükselme tahminlerinin daha düşük oranlarda gerçekleşmesine sebeb olamaz mı? Atmosferdeki karbondioksit seviyesi iki katına çıkarsa gerçekte bitkisel hayatın büyüklüğünü ve üretkenliğini (labaratuvarlarda kontrol altında yapılan deneylerde meydana gelmiş bulunduğu ve Kuzey Avrupa ormanlarında halen olduğu gibi) arttırılabilir mi yoksa tehlikeli yan etkileri mi olur? Herhalde, bitki örtüsündeki bu büyüme kısa süreye inhisar edip CO2 seviyelerinin artmasından ötürü, neticede, yeryüzünde tarımsal üretimin kısılmasına yol açabilecek ısı artışları meydana geldikçe hızını kaybeder mi?

      Bütün bu belirsizlikler yerkürenin ısınması konusuna geniş bir yelpaze üzerine yayılan farklı görüşlerin ortaya atılmasını teşvik etmiştir. Endişe içindeki çevreciler atmosferdeki gazları önemli ölçülerde değişikliğe uğratmakta olduğumuza, yerkürenin ısılarında artışın önüne geçilmesinin mümkün olamadığına ve (ekosistemimizin uğradığı tahribatı azaltmak için) atmosfere deşarj edilen emisyonları önlemek üzere yaşam tarzımızda kesin değişikler yapmamız gerektiğine inanmaktadırlar.Bu tutum, gerek bunlara nazaran daha şüpheci olan bilim adamları gerekse ekonomik büyümenin sınırlanmasına ve şirketlerin işleyişiyle insanların yaşayışına devlet tarafından müdahalede bulunmasına karşı çıkan bırakınız-yapsınlarcı ekonomistlerin şiddetli itirazlarına konu teşkil etmektedir. Tarımdaki global tahminlere ilişkin olarak neo-Malthusçularla  "bolluk ve bereketçiler" arasındaki tartışma olduğu gibi, taraflardan her biri diğerinin "özel gündemi"ni ele verdiği cihetle, sera etkisi hakkındaki yazıların büyük bir kısmında ideolojinin payı çok yüksek boyutlar kazanmıştır.

      Bu değişik tepkilere rağmen, bilim adamlarının mutabık kaldığı husus yerküredeki ortalama ısıların yüz yıl önceki ısılardan 0.3 C ile 0.7 C arasında daha yüksek olduğudur. Bu artışın boyutları mütevazı ölçülerdedir, fakat, özellikle dünyada nüfus ve sanayi faaliyetleri arttıkça ısının gelecek yüzyılda ulaşacağı artış hızı gerçek bir endişe kaynağı oluşturmaktadır. Yapılan tahminlere göre, CO2 seviyelerinin iki katına çıkması yirmi birinci yüzyılın ortalarına doğru ortalama 1.5 C ile 4.5 C arasında ısı artışlarına sebeb olacaktır. "Düşük" ve "yüksek" tahminlerdeki rakamlar arasında muazzam fark vardır, ancak, birçok bilim adamı, 2.5 C veya 3.0 C gibi bir kompromi değerinin bile çok olumsuz etkileri olabileceğini iddia etmektedir. 1.5 C gibi düşük bir rakam için bile, Hükümetler arası İklim Değişmeleri Panelince, "değişme hızının son buz çağının sona erişinden bu yana  yeryüzünde yaşanmış olan değişme hızında da daha yüksek olduğunun sanıldığı ..." gibi bir ikazda bulunulmaktadır.

      Mesela, yerkürede büyük boyutlara varan bir ısınma meydana gelirse sırf sıcak bir sıvının hacmi eşit kütleye sahip soğuk bir sıvıdan daha fazla olacağı için yeryüzündeki deniz seviyeleri yükselebilecektir. Okyanus ısınırsa, yatağının dışına "taşmasını"ve kıyılardan karalara doğru ilerlemesini önlemek mümkün değildir. Daha sıcak bir yer yüzü ise her yıl yağacak karlar eriyen buz miktarını karşılamaya yetmeyeceği için, dünyadaki buzulların buz kütlesinde net bir kayıp meydana gelmesi demektir. Son buz çağındaki ısınma sırasında, denizlerin seviyesi her yüzyılda yaklaşık 4 metre 25 cm gibi akıl almaz bir hızla yükselmiş ve o zamana kadar suların uzağında kalan geniş toprak alanlarını kaplamıştır.

       Bilginler (dünyadaki buzun %90 ını ihtiva eden)   Antartikadaki o müthiş buz alanlarına ne olduğunu tartışadursun, yağılan bilimsel araştırmaların birçoğunda, ısı yükselirken- bu yükselişin boyutları hakkındaki tahminler birbirlerinden muazzam derecede farklı olmasına rağmen - deniz seviyelerinin de yükseleceği kanaatti belirtilmektedir. Ancak yer yüzündeki kara kütlelerinin yerleşim biçimi dolayısıyla, oldukça hafif bir yükseliş bile (mesela, bir metre kadar olsun) bayağı büyük olacaktır; plajların ve kıyı ötesinde kalan alanların geometrisi ile dalgaların dinamiği öyle bir şekildedir ki, deniz seviyesindeki bir metrelik bir yükselişin sahil hattında yüz metre kadar bir çekilmeye yol açacağı tahmin edilmektedir. Fırtınalar büyük miktarlarda suyu karaların içlerine doğru itecek, şimdiye kadar emniyetli sayılan alanlar bile suların altında kalacak; deniz suyu da karaların içlerine ve nehirlerin kaynaklarına doğru daha fazla ilerleyerek yer altındaki içme suyu havzalarına bulaşacaktır.

       Yer kürenin ısınması tarımı ve toprak kullanımını da etkiliyebilecektir; oysa bu husustaki bilinsel kanıtlarda karmaşık, yetersiz ve zaman zaman akıllara durgunluk verecek kadar çelişkilidir. Mesela, yerkürenin ısınması bitkilerin daha sıcak ısılarda solduğu, buna karşılık eskiden çok daha serin olan enlemlerde geliştiği anlamına geliyorsa bu, coğrafyada yeniden bir yer belirlenmesini mi yoksa net bir azalmayı mı ifade eddiyor? Bu dönüşüm şayet tetrici bir şekilde oluyorsa çivtçiler on yıl önce ekilen bitkisel ürünlere nazaran sıcağa daha dayanaklı bitkileri dikerek mi hayatta kalacaklar? Yerkürenin ısınması bazı türlerin tropik bölgelerinden yayılmasını mümkün kılıyorsa tarımdaki zararlılar daha mı yaygın hale gelecek yoksa çevrenin daha çok CO2 ihtiva etmesi bunları önleyebilecek mi? Sera etkisi CO2  seviyelerinin yükselmesi sonucu hayatiyeti artan bazı bitkisel ürünlerin tarımsal verimlerinin daha artacağını - bu kazançların da ısı artışı dolayısıyla başka yerlerde meydana gelen bitki örtüsü ve gıda malı kayıplarını telefi etmeye yeterli olacağı anlamına mı geli? Bilim adamlarının bir çoğu hala yerkürenin ısınmasının etkilerinin yararlı değil zararlı olacağı yolunda tahminlerde bulunmalarına rağmen, bu hususların henüz pek azı halen açıklık kazanmış bulunmaktadır.

         Doğal sera etkisi sayesinde dünyanın ortalama sıcaklığı :- 19 C yerine 15 C olmaktadır.

         1850 den beri görülen küresel değişimler: Sıcaklık 0.6 C kadar artış göstermiştir. Deniz seviyesi 20 cm kadar yükselmiştir. Özellikle Büyük Sahra Çölü olmak üzere iklim kuşakları kutuplara doğru hareket etmektedir. Şu nada ısınmaya katkısı olan sektörler : % 50 enerji sektörü; özellikle CO2 emisyonları olmak üzere CH4 ve NOx (ozon) emisyonlarına neden olamaktadır.%20 Kimya sektörü CFC larınüretimi ve kullanımı neden olmaktadır. %15 Tropik Ormanların yok olması; CO2 ve NOx (ozon) emisyonlarına neden olmaktadır. %10 Tarım; CH4 ve N2O emisyonlarına neden olmaktadır.

        2100 yılına kadar küresel değişimler: Sıcaklık 3 C daha artacaktır. Deniz seviyesi 70 cm kadar yükselecektir. İklim kuşakları; Bitki örtüsü kuşakları kendilerini takip edemiyecekleri kadar hızlı olarak kayacaklardır. Dünya çapında gıda teminine yönelik büyük sıkıntılar başgösterecektir. Uluslar arası düzeyde alınan tedbirler: CFC ların kademeli olarak ortadan kaldırılmasına yönelik Montreal Protokolu (1987,1990,1992) Rio de Janeiro da 1992 de düzenlenmiş olan Dünya İklim Sözleşmesi

       Ozon tabakası, yeryüzünü, güneşin kısa dalga boylu UV radyasyonlarından korumaktadır. Ozonun %90 ı strosferde bulunmaktadır. Antartikadaki ozon tabakası (ozon deliği) 1979, 1987 yılları arasında; Eylül ve ekim aylarında; toplam olarak %50 oranında, tahribata uğramıştır. 1969 yılından beri, dünya genelindeki ozon tahribatı miktarı % 10 dur. En fazla ozon parçalanması kutuplarda ve kış mevsiminde gözlenmektedir. Ozon esas itibarıyle CFC ların katalitik kimyasal reaksiyonları sonucu tahrip olmaktadır. CFC lar tamamıyla insan kaynaklıdır ve Spreylerde itici gaz olarak, soğutucularda soğutma ve izalasyon maddesi olarak, Air condition sistemlerinde, elektronik sanayiinde temizleme ajanı olarak, sert ve yumuşak köpük üretiminde kullanılmaktadır. Ozon tahribatını etkileri: Çilt kanseri sıklığının artması, gözlerde katarak sıklığının artması, bağışıklık ksisteminde zayıflama, tarımda ürün verimliliğinin azalması, okyanuslarda fitoplanktonların azalması şeklinde olmaktadır.   

           Atmosferdeki Karbondioksit miktarının  1979 dan beri iki kat artığı  genellikle ilim adamlarının anlaştığı ve mutabık kaldıkları bir konudur. Karbondioksit emisyonlarının kaynağı olarak, (%32) yüzde otuz iki Endüstri  yani İsletme ve işyerleri, (%32)Yüzde otuziki, ister İşletme seklinde çalışan isterse normal binilen Ulaşım ve ulaştırma, (%16) yüzde onaltı ticari İlişkiler, (%20) yüzde yirmisi ise tabiatta kendi kendine var olan karbondioksitlerdir. Demek ki insan aktiviteleri karbondioksiti  yüzde seksen arttırmıştır.      

      Karbondioksit "CO2" (kömür, petrol doğal gaz gibi fosil yakıtlarının yakılmasından, tropik ormanların yok edilmesinden) küresel ısınmaya %50 oranında katkıda bulunurken, kloraflorakarbonlar "CFC" (sprey kutularındaki aerosoller, buzdolaplarındaki soğutucu maddeler ,özellikle elektronik sanayiinde kullanılan temizleme maddeleri ,"Aircondition" sistemleri sert ve yumuşak köpük üretimi) %22 oranında, metan "CH4"; (pirinç tarlalar, ineklerin mideleri, biyomasın yakılması, çöp toplama alanları doğal gaz boru hatlarındaki kaçaklar, kömür madenleri) %14 oranında, ozon O3; "Troposferde artan NOx emisyonları nedeniyle oluşan" (Trafik, termik santrallerdeki yanma olaylar, tropikal ormanların yok olması) %7 oranında, nitrozoksit N2O; (Tarımda suni gübre kullanılması)  %4 oranında, stratosferin üst kısımlarındaki su buharındaki artışlar  %3 oranında dünyanın ısınmasına katkıda bulunmaktadır.

    Bahsettiğimiz bu son ihtimal günümüzde sera etkisi üzerinde yapılan ciddi tartışmaların odak noktasını teşkil etmektedir. Son buz çağında, yeryüzünün ısısı bugünkünden ortalama 9 C daha düşük, CO2 seviyesi ise sadece milyonda 190 ila 200 birim kadardı. Ondokuzuncu yüzyılın ilk yarılarında, CO2 seviyesi tetricen yükselerek milyonda yaklaşık 280 birime çıktı.İşte o yıllar   insanoğlunun ısınmak ve enerji sağlamak için büyük miktarlarda kömür, petrol ve doğal gaz kullanmaya ve atmosfere çok daha fazla miktarlarda karbon karıştırmaya başladığı zamanlardır. Ormanların - konut, otlak, tarla açmak ve yakacak odun sağlamak için - kesilmesi ve yakılması da büyük çapta bu sürecin nedenlerini oluşturmaktadır; bir ormanın ateşe verilmesi CO2 seviyelerini arttırmakla kalmamakta, fotosentez için kullanılabilmesi mümkün olan bitkisel hayat miktarını da azaltmaktadır.

      Atmosferdeki CO2 konsantrasyonları geçen yüzyıl boyunca milyonda 70 birim kadar artmıştır; simdi de toplam olarak milyonda  350 birim civarındadır. Bu artışın yarıdan fazlası son otuz yılda meydana gelmiştir ki, sadece bu olgu dahi nufusun artış miktarlarını  etkilediğini ortaya koymaktadır. Şimdiki yıllık yüzde 0,3 ya da 0,4`lük büyüme hızı devam ederse bazı bilim adamlarının tahminlerine göre, yirmi birinci yüzyılın ortalarında karbon diyoksit seviyeleri milyonda 550 birim, hatta 600 birime ulaşarak yeryüzünün ortalama ısısında hatırı sayılır yükselmelere yol açacaktır.

               

SONUÇ;

 

 Dünyanın ısınmasında, yeni enerji kaynakları, hidro elektrik Santralleri, yeraltı sıcak suları, rüzgar ve güneş enerjisi kullanılmasının tavsiye edilmesi yanında; dünyanın ısınmasında CO2 nin %50 oranında  etkili olduğu tespit edilmiştir. Yani    dünyadaki karbondioksit artışını durdurursak

         Artışını  durdurursak Dünyanın ısınmasındaki artışın yarısını  durdurmus                      olacagız.

      Peki bunun için ne yapmali ?çaresi nedir?. Bunun için çare Agaç dikmektir. Bir             taraftan  erozyon önlenirken, diger taraftan   yeni toprak olusmasinin saglanmasi,          ayni zamanda  yagmularin artmasinin tek çaresi agaç dikmektir

         . Agaçlar  yetisirken,  gündüzleri   atmosferdeki  karbondioksit ve su buharlari  isik klorofil  katkisiyla   glikoz ve oksijen olusur, bu glikozda  zamanla su ve  karbonlara  dönüsür. Glikoz  içindeki karbonlari  agaç tutar, su buharlasir,Agaçlarin kalan kisim agaçlarin gövde kök ve dallarini olusturur. Kökteki lifler topragi tutar erozyonu önler,kuruyan yaprak ve kalintilar çürüme ile yeni toprak olusturur; yeni bitkilerin yasamasi saglanir. Yeryüzündeki   karbondioksit azalir, Bu gaz azaldikca  yeryüzü isinmasi durur  ve dünya   bu önemli sera gazinin  etkisinden kurtulur. Bu olay bizim fotosentez diye tanimladigimiz, günes isinlari agaç yapraklari, karbondioksit ve su buhari ile olusan  muhtesem bir ekoloji olayidir

         Ağaç dikmeyi ise peygamberimiz Hz Muhammed  14 asır önce söylemiştir "Yarın kıyametin kopacağını bilsem yinede elimdeki fidanı dikerim" 

                                                                                                 Ercan ÇELİK

Ekleyen:  Ercan ÇELİK
Ekleme Tarihi:  12.1.2013
İzlenme:  7395
Yazdır:Yazdır
 
Eklenen Yorumlar 
Bu Konuda En Çok Okunan Yazılar
 
CEViZ'iN İNSANA VE İNSANLIĞA FAYDALARI
Beyne benzeyen ceviz, kavrama ve anlamayı geliştiriyor. Asya'da ceviz hala beyin gıdası olarak kabul ediliyor...Cevizdeki yüksek orandaki omega-3 yağ asitleri kalp hastalıklarını, inmeyi, diyabeti, yüksek kan basıncı,depras
Ercan ÇELİK [ 26.3.2015 Devamı
 
BİZ TÜRKÜZ ANADOLU ERLERİYİZ;YOLUMUZ, İNSANLIĞIN YÜCELME YOLU,
YOLUMUZ:Muhteşem Denge Korunarak,
Öğretilmiş Çaresizliğe Karşı, Pozitif Düşünce Geliştirilerek, Ülkenin ve Ülkelerin Kaynaklarının Verimli Ve Kaliteli Kullanılması...

Ercan ÇELİK [ 12.1.2013 Devamı
 
CEVİZCİ DEDE HAYRETTİN SAĞIR 14 MAYISTA HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞTU.!
Hayrettin Sağır Cevizci Dede , yaşı ben diyeyim 91 siz deyin 92, Sabahın beşlerinde kalkıp ekibini toplayıp, saat 7 de işbaşı 9 da kahvaltı yapan, ölümünden bir kaç gün öncesine kadar dimdik ayakta ve işinin başında olan CEVİZCİ DEDE için gün geldi ,
Ercan ÇELİK [ 12.1.2013 Devamı
 

CEVİZİN İNSANAveİNSANLIĞA FAYDALARI

  • En Çok Okunanlar
  • ERCAN ÇELİK KİMDİR...
  • ÇEVRE Şehircilik Ve ...
  • ERCAN ÇELİK MARMARA ...
  • ÇALIŞANLARIN ORTAK O...
  • ATATİM İNŞAAT İMAR M...
  • YÖNETİCİLERİMİZ,ÇALI...
  • ÇEVRE BAKANLIĞI TEFT...
  • GÖKÇEADA...
  • MUSTAFA KEMALİN SAKL...
  • İNSAN DİN HALİFELİK...
  • Hz.Ali Ve Muaviye Sa...
  • VATANDAŞIM GÖREVE Dİ...
  • İNSAN İNSANLIK Ve Dİ...
  • 1938 deki Durumumuz ...
  • SATILAN KİTLER KAMU...
  • YERYÜZÜNÜN HALİFELE...
  • Sevgi Kardeşlik Birl...
  • BAL HIRSIZLIĞIM VE A...
  •  
  • En Son Eklenenler
  • ERCAN ÇELİK KİMDİR...
  • ÇEVRE Şehircilik Ve ...
  • ATATİM İNŞAAT İMAR M...
  • ÇALIŞANLARIN ORTAK O...
  • YÖNETİCİLERİMİZ,ÇALI...
  • DÜNYANIN EN KALABALI...
  • ÇEVRE BAKANLIĞI TEFT...
  • MUSTAFA KEMALİN SAKL...
  • GÖKÇEADA...
  • TÜRKİYE,DAĞLARI,GÖLL...
  •  

     

    Her Hakkı Saklıdır. ERCAN ÇELİK© 2013 Tasarim : Linear Yazilim