ERCAN ÇELİK

 İstiyorsak; güneş olsun sevgimiz; gülümsesin, yüzümüz yüzünüze, Kardeşlik ve birlik içinde, mutlaka selam vermeliyiz birbirimize  

    Son Dakika :   
 
 

SENTURK

 

 

 

 AROMATİK TIBBİ BİTKİLER                 

EZAN OKUMA 

Ana Sayfa
Kuran-ı Kerim Değişik Dillerde
İletişim
Ercan ÇELİK Özgeçmiş
Günlüklerim
Ziyaretçi Defteri

 

 

ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE

MARMARA ADASI

1-ÖzelAĞAÇLANDIRMA

ÇÖPDEN MAZOT ÜRETİMİ

                         



SERA ETKİSİ KARBONDİOKSİT ARTIŞLARI


Marmara Adası Özel Ağaçlandırma


Küresel Isınma Ve Ağaç"Ercan Çelik"

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  804935
Bugün Ziyaretçi :  131
Aktif Ziyaretçiler :  1

BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK ve DOĞAL HAYAT    HAYVANLAR ALEMİ FOTOĞRAFLARI

ÇEVRE BAKANLIĞI TEFTİŞ KURULUNDA SANCILI GÜNLER

 

Çevre Bakanlığında YAŞADIKLARIMIZ

Teftiş Kurulu Başkanı F. P. ve Başkan Yardımcısı M,Duyar, Sayın Çevre Bakanı Fevzi AYTEKİN’i  yanlış ve eksik bilgilendirmekle arkalarına almak suretiyle bazı müfettiş arkadaşlara ve şahsıma karşı taraflı ve sürekli fırsat kollayıcı bir tutum içerisinde hareket edip, yetkilerini anayasa ve diğer hukuk kurallarına aykırı biçimde kullanarak aşağıda örnek olarak belirtilen keyfi uygulamaları ve taraflı davranışlarıyla Teftiş Kurulunda kamplaşmalara ve huzursuzluklara sebep olmuş, Teftiş Kurulu’nu asli fonksiyonundan uzaklaştırmışlardır.

 

 Teftiş Kurulunda huzursuzluk ve sıkıntılar giderek artma yönünde gelişme göstermiş, önce meslektaşlarım müfettişler sonra memurlar huzursuz edilmiş, taraflı  ve keyfi davranışlarla  Teftiş Kurulundaki bir çok müfettiş ve memur başka kurumlara geçmek zorunda kalmıştır. Bunlar, Hasan Sönmez, Fikret Esen  Çevre Bakanlığında  Müşavirlik, Ömer İmamoğlu(Gn Md.yrd.), Şener Çırak, Zeynel Arıkoğlu, Kibar Altunal, Onur Özavcı,   müfettiş, Hakan Ergün memur İller Bankası, Asaf Es Gümrük Müsteşarlığına memur Özlem Eryılmaz  memur Milli Eğitim Bakanlığına geçmişlerdir. Birçokları da el altından geçmek için  yer aramaktadır. Bir  başka memur  L.Bars ise   dairede  hap içerek intihar etmeye kalkışmış, daire doktoru ile birlikte  Hastaneye götürülerek tarafımdan kurtarılmıştır. Bunlara sorulduğu zaman  yönetimin nasıl keyfi  ve taraflı yönetim sergilediklerini anlatacaklardır.  Ayrıca bana karşı  kişilik haklarımı zedeleyici nitelikte asılsız ve mesnetsiz iddialar yöneltilerek açılan birtakım soruşturmalar ve mevzuatın gösterdiği usule aykırı işlemler ve tehdit amaçlı eylemlerle  bu süreci  devam ettirmişlerdir.

 

Bakanlık  Başmüfettişi K. ALTUNAL ile Müfettiş Onur ÖZAVCI’ ya; Fikret Peker tarafından ileri sürülen ve bizlere de “benden bir özür dileselerdi onlara bir şey yapmayacaktım” diyerek anlattığı  ve ayrıcada  Başbakanlık Teftiş Kurulunca sabit görülmeyen iddialarla  ilgili çok ağır cezalar verilmesini, 4483 Sayılı Yasaya göre soruşturmalar açılmasını,  bu konuda yeni memur olmuş bir Müşavir C. Lakarte nin muhakkik olarak görevlendirilmesini  bütün meslektaşlarımla birlikte  tasvip etmedik ve  Bakan’ın yanlış  yersiz ve hissi bilgilendirilmemesi  için görüşmek istedik. Ancak sayın bakan bizimle görüşmediği gibi   savunmaları istedi ve savunmalardan  2 şer aylıktan kesme  cezası  vermesiyle kalmadı. Kısa sürelerle, Bakanımız kendisi rapor numara ve sayısı vererek, Cumhuriyet tarihinde  eşi ve benzeri görülmemiş  bir şekilde K. Altunal’a  4 aylıktan kesme, Onur Özavcı’ya 5 aylıktan kesme  cezaları verdiği gibi, 4483 Sayılı Yasaya göre soruşturmalar açılarak cezalandırılmasını istemiştir.

     Kurul üyelerinin de isteği ile bu olayların çözümüne yardımcı olmak, daha verimli  bir çalışma ortamının sağlanarak, sevgi ve kardeşliğin pekişeceğini arzu etmemizden  Bakanımız  Fevzi Aytekin’le    en  az 2 -3  defa tekrar görüşmek istememe rağmen yöneticiler (Başkan ve yardımcılar) dışında kimseyle görüşmedi. Ayrıcada  Başmüfettiş K. Altunel ile Müfettiş  Onur Özavcının  mevzuata (Çevre Bakanlığı Teftiş Kurulu  Yönetmeliği Ek Madde:1 ve Çevre Bakanlığı Personeli görevde yükselme yönetmeliği  Madde:25 e) (EK:1) aykırı olarak keyfi bir şekilde müfettişlikten alınma kararnamesini yazmışlar  ancak Başbakanlık  kararnameyi geri göndermiş  ve bu iki müfettiş zorunlu olarak kurum değiştirerek  İller Bankası  Genel Müdürlük müfettişliğine  nakillerini yaptırmışlardır. Adil Mahkemeler Müfettişlerle  ilgili sonuçlanan bu cezaları iptal etmiş ve haklılıklarını  onaylamıştır.

Meslektaşlarımızın bu tarzda  cezalandırılmasını hiç kimsenin tasvip etmeyeceği gibi tarafımdan da tasvip görmemiştir. Bu olayların Teftiş Kurulunu asıl işlevinden uzaklaştırdığını ve top yekün itibarımızın zedelenmesine yol açtığını dile getirmemden, benden bekledikleri desteği bulamadıklarından, F.Peker ve M. Duyar kesin olarak benimle de çeşitli bahanelerle uğraşma  şahsıma zarar verme yönünde baskı ve faaliyetlere başlamışlardır.

 

            1- Teftiş Kurulu  Başkanı F.Peker sanıyorum 24.09.2001 tarihinde  3 aylığına yurt dışı görevi ile Amerika ya gönderilmişti, diğer yandan; önceden Müsteşar Yardımcılığı, Genel Müdürlük, Daire Başkanlığı yapmış, Müşavir ve  APK uzmanlarından 18 kişiyi  12.ekim 2001 tarihinde, ayrıca daha sonra  Müşavir, Genel Müdür Yardımcılığı, Daire Başkanlığı ve şube müdürlerinden oluşan 39 kişilik listeyi daha yeni kurulan İl  Müdürlükleri Valilik emrine  görevlendirmişti. Bu görevlendirmelerden birçok insan mağdur oldu ve  basında sayın  Bakanımız hakkında yazılar yayınlanmaya başladı. Ben sürekli odamda ve evde görevlerim dışında  boş zamanlarımı şu anda www.ercancelık.8m.com adresli çevre içerikli web sayfası hazırlamak, yine Mevzuat  adlı   Bakanlığımız  mevzuatlarının tümünü  bir  web sayfası  şeklinde düzenlemek ve   Çevre konusunda  daha faydalı olmak için uğraşıyordum.

 Başkan Vekili olan ve Başkan Yardımcılığı görevi de yapan M. Duyar; Kibar Altunal ve Onur Özavcı ya Başbakanlığa şikayetçi  olmalarına  kızarak husumet duymalarından, bana da; bu iki arkadaşımız hakkında   Bakanımızı bilgilendirmek için  çaba  harcama gayretimden, bu aydınlatıcı bilgilerin  Bakana anlatılmasını  kendileri açısından sakıncalı  gördüğünden, kurulda yöneticilerin dışında kalan tek başmüfettiş olmamdan, kafasında benim itibarımın bitirilmesi gerektiği kıskançlığı ile  aynı zamanda  Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı raporunun da (2.11.2001 tarih /2282 sayılı  yazı)  gelmesi,  Bu arada Başbakanlık Teftiş  Kurulunca yapılan soruşturmadan kurulun yarıdan fazlasının şikayetçi olduğunu bilmesinden, ceza almayı beklerken ceza teklifinin gelmemesinden cesaret alarak, bunu  Başkan F. Peker ile haberleşmesi neticesinde bu defa benimle uğraşarak bu şekilde de diğer müfettişlere gözdağı vermeyi   başladılar. Bundan dolayı  haberleri basına verdiğimiz konusunda Sayın Bakanı yönlendirerek yanlış bilgilendirdiği, basında aleyhinde çıkan haberlere çok kızan sayın  Bakanın   talimat vererek,  iki müfettişin görevden alınma yazısının yazılması ve üç müfettişin  basına haber verilmesiyle ilgili  inceleme başlatılmasını istemiş olacağını düşünmekteyim. Çünkü; Mevzuata aykırı olarak K. Altunal ve O. Özavcı nın (iki müfettişinde)  Müfettişlikten alınma kararnamesi aynı günlerde Bakanımız  tarafından  Başbakanlığa gönderildiğini, Başbakanlık; bu işlemin tüzük ve yönetmeliğimize  uygun olmadığı, böyle bir kararnamenin  ancak mahkeme kararı  sonrası   gönderilebileceğini  düşünerek, kararnameleri  Başbakanlıktan Cumhurbaşkanlığına göndermeyerek iade ettiğini duydum.

 

            Bu sıralarda Başkan Yardımcısı M.Duyar  Başkanlığa da vekalet etmesinden beni odasına çağırtarak 6.11.2001 tarihinde, diğer Başkan Yardımcısı Abdullah AKGÜL’ün huzurda bulunduğu bir ortamda ifademi aldı.

 Ben “ konu nedir?” dedim. “Dur bakalım burada soruları biz  sorarız! Otur ifadeni alacağım” dedi. “Başbakanlıkta bir şikayet var. Bir gün önce bildirdiler, bir konu var sadece sen biliyorsun. Bakanın bir telefonuyla bütün işler ters döndü Başbakanlığa şikayet ettiniz de ne oldu? 8-0 oldunuz. Daha başınıza  bir sürü şeyler  gelecek,”   diyerek kabadayı edasıyla konuşmaya başladı. Siz ne yapmak istiyorsunuz, bu yaptıklarınız  doğru değil, Siz hoşgörülü ve sabırlı olmalısınız, Sürekli yanlış yapıyorsunuz.”  dedim.  “Biz burada istediğimizi yaparız. Biz senin  Başbakanlık müfettişlerinin yanına vardığını, her şeyi biliyoruz, Bakanda biliyor Sen hele şu soruların bir cevabını ver“  dedi. Bende bana uzatılan sorulara baktık dan sonra,”ben gazetelere haber verecek olsam  bende ne haberler var onları veririm, bunlar haber mi?” dedim.

Sorular “Başmüfettiş K. Altunal ve O. Özavcı ile  odalara kapanıp  ne konuşuyorsunuz ? Gazetelere  Sürekli haberler veriliyor, bu haberlerle ilgili  bilgin var mı? diğeri ise, Haber Türk ten  çıkmış  bir fotokopi yani ekteki fotokopi yi gösterdi bilgin var mı? (EK:4) Ayrıca Haber-Türk ile bir ilgin var mı?  Soruları idi.(bu sorular inceleme raporunda mevcuttur)  İfademi vermeye başladım, ifadeler yazılırken   birinci defa  “ifadelerin arasına  bir sürü sözler sıkıştırılmış bu ifadeyi ben imzalamam,  bu cümlelerin bir çoğunu ben söylemedim” dedim, Tekrar ifadeyi yazdı, tekrar düzelttim, bu arada  benim  söylemediğim  cümleyi yine yazdı, “imzala” dedi, bende imzalamam  dedim, “o zaman üstünü çiz imzala” dedi. Üstünü çizdim, Ayrıca baktım ki tutanağın altında  Abdullah Akgül adına  imza açılmamış, oysa tutanak  onunla beraber tanzim edildi. Bende yanına tutanak A. Akgül’le tanzim edildi yazdım ve imzaladım..  Kapıdan çıkarken kulağıma eğildi benim duyacağım şekilde “Türk Telekom dan kayıtları istedim sonunuzu göreceksiniz” dedi. Çıkarken üstüme yürür gibi yapıp arkamdan  O.  Özavcının  yanına geldi, Bende Onur Özavcı ya  beni hem tehdit ediyor  hemde söylemediğim şeyleri yazıyor, sakin ol dedim. Bu ifadenin alınmasından  2 saat  sonra  A.  Akgül kapıya gelerek yüksek sesle ”Emekliliğime 3 gün kaldı beni olaylara karıştırıyorsun bende şahitlik yapacağım “ dedi , Niye şahitlik yapacaksın?  Deyince oradan uzaklaştı. Benimle ilgili tutanağı da, altına el yazısı ile yazdıklarımı da  A. Akgül e okutmuştu. Bir taraftan hiçbir ibare yokken inceleme oluru alınıyor, bu kamuoyunda konuşuluyor, benden kıdemsiz ve sadece  Başkanlığa vekalet ettiği için, Teftiş  Kurulunun en kıdemlisi  bu güne kadar Kurulda ve Bakanlıkta özel saygınlığı olan benim, olurla ilgisi olmayan  kendimden kıdemsiz bir başka müfettişin  yanında ifadem alınması  bahane edilerek özel kişilik haklarıma şahsiyetime  hakaretler edilerek saldırılıyor, tahrik ediliyor,  söylemediğim    şeyler söylemiş gibi ifade tutanağıma geçiliyor, Anayasamızca suç olan  ses kayıtlarımı isteyebiliyordu.

Anayasanın  22 Maddesi”Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır... hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...” diyordu ama müfettiş M. Duyar Türk Telekomdan  kendinden kıdemli  meslektaşlarının özel ev telefonlarının ses kayıtlarını(Ercan Çelik ev:4821520, K. Altunel ev Tel:3614854, O. Özavcı ev Tel:4951761)istiyordu. Bunlar kayıtlardan bulunur.

 

“K. Altunal, Onur Özavcı ve sen üçünüz odalarda kapıları kapatarak ne konuşuyorsunuz?” sorusu sorulurken, sorunun içeriği yanında sorunun soruş şekli, jest ve mimiklerin ifadesi; itiraf etmeliyim ki,  kendimi Alman faşizm döneminde  bir nazi subayının sorguladığı Yahudi  gibi hissettim. Böyle bir soru, T.C. Devleti  müfettişi  tarafından, başka bir müfettişe nasıl sorulabilir? Dehşet içinde kaldım. Sanıyorum bu soruyla, Bakan K Altunel ve O. Özavcıyı sildi, olayın 3.cü ayağı olarak Ercan Çelik i  gösterirsem  bakan bunu da karşısına alır, bizde ne götürürsek imzalıyor  bir cezada o alır, başkalarına da  bu olay  göz dağı olur. Bu arada da  kurulda bizim dışımızda  Başmüfettiş kalmaz  düşüncesi yatmaktadır.

 

  Başkanlığa vekalet eden M. Duyar bir incelemeyi  bahane ederek bu meyan da, 25.9.2001 tarihli HABER TÜRK WEB sitesinde Bakanlık ve Teftiş Kurulu ile ilgili çıkan  (Ek ;4) haberden ilgim olup olmadığını sormasına karşılık,  haberin verilmesi ve yayınlanması ile ilgimin olmadığını belirtmeme rağmen, dışarıda birçok kişiye, bu haberin benim tarafından verildiğini yaymıştır. Böylelikle, asılsız isnatlarla, kişilik haklarımı sarsmıştır. Bizden ifade aldığı günlerde,  odasında  ifade aldığını sanıyorum içeride  birilerine  yüksek sesle  “ bakın  bu Haber-Türk deki haberi kendisi vermese nereden bilecekte 10 dakika sonra  haberi olacak” diye anlatıyordu. Daha sonra  Müfettişlere (A. Çelikdin ve yanındakilere “Gazetelere  haber veriyorlar, bundan dolayı haberden; haber  yayınlandıktan 10 dakika sonra  haberi oluyor. Bunu bilmeyen adam haberden 10 dakika sonra nasıl haberdar olur?” diyerek benim gazetelere basına haber verdiğim kanaatini etrafa yaymıştır. Haberi veren kişinin ismi haberin altında yer almaktadır. Ayrıca  unutmamak gerekir ki, Elimizdeki  bilgisayarda bulunan bir  gazetenin internet deki web sayfasında yayınlanan haberi  okuyup, onu isteyen kuruldaki memura  alabilirsin demenin “kamu görevleri hakkında basına, haber ajanslarına haber vermek” olmadığını  herkes  bilir. Bunun neticesinde  asılsız isnatlarla  kişilik haklarımı sarsmıştır.

 

M. DUYAR; yine,15.11.2001 tarihli TKB.20/498 sayılı bir yazıyla  bilgi istemesine karşılık 16.11.2001 tarihli verdiğim cevapta yukarıda sözünü ettiğim ifademi alırken bana yönelik olarak sarf ettiği “Başbakanlığa şikayet ettiniz de ne oldu, 8- 0 oldunuz, daha başınıza bir sürü şeyler gelecek “ yolundaki beyanlarını kendisine bildirip, gerek bu konuda gerekse bu tür soruların benimle ne ilgisi olduğu hususlarında tarafıma bilgi verilmesini talep etmeme rağmen bugüne kadar herhangi bir cevap vermemiştir. Kaldığım adresler Teftiş kurulu Başkanlığına bildirilmiştir ve  kendisi de defalarca  geldiği için adresleri bilmektedir.

Ayrıca adresim ve telefon  numaram  o sıralarda elektronik mektup adresinde bulunmaktadır, yüzlerce insana haberleşmek için  mail çekilmiştir. Bunlar niçin sorulmaktadır? Bu suretle, bana yönelik tehditte bulunduğu, gözdağı verdiği ve tamamen ilgisiz bir şekilde defalarca ifademi almak suretiyle töhmet altında tutup, keyfi muamelede bulunduğu  kendi tutumu ile doğrulanmış olmaktadır.

           

            - Teftiş Kurulu Başkanı F. Peker, izin isteklerim de,  asıl görevim  olan inceleme, soruşturma ve teftiş dışında  istediğim izin süresine yakın zaman vererek  içerik  ve zaman olarak bakan onayı bulunmayan bir görev vermektedir. En son  mütercim olmadığım  ve dil tazminatı almadığım halde, İngilizce bir kitapçığın belli sürede  tercüme görevi  vererek  keyfi muamele   yapmıştır.

 

Yöneticilerin  ortada herhangi bir durum yokken  baskı niteliğinde ifadeler alması yazılar yazılması hukuksuz yere 2 Müfettişin  görevden alınma  kararnamelerinin  Başbakanlığa gönderilme yazılarının  yazılmasını duymam üzerine; Devlet Bakanı  Prof. Dr Ramazan Mirzaoğlu ile görüştüm. Öz geçmişim,  Akademik ve bürokratik   çevrenin   referansı  ile    Denizcilik  Müsteşarlığında   görevlendirmek, aynı zamanda  meteoroloji ve denizcilikten  sorumlu olduğundan,  çevreci; iklim değişiklikleri, dünyanın ısınması, ozon tabakasının fonksiyonları konularında da  bir bürokratın tecrübesinden  yararlanmak  isteği  düşüncesinden, Benim  Başbakanlıkta 3056 sayılı kanunun  331 sayılı KHK nin  değişik 36. maddesine göre  görevlendirilmem yazısını  8.11.2001 tarihinde Başbakanlık  Müsteşarlığına yazdı, Başbakanlığın yaptığı güvenlik soruşturması  nedeniyle  görevlendirme gecikti. Denizcilik  Müsteşarlığı  Teşkilat Kanunu  Değişikliği yasa tasarısı Mecliste birinci sıraya gelmişti. Benim Teftiş kurulu Başkanlığı isteğimden dolayı  Denizcilik  Müsteşarlığı yetkililerine, Ercan Çelik in muvafakatını  isteyin demesi üzerine, Denizcilik  Müsteşarlığı Muvafakatı  Çevre  Bakanlığımızdan istedi. Çevre Bakanlığı Muvafakatı verdi. Ancak Mecliste uyum yasaları ve medeni kanun nedeniyle  Denizcilik Müsteşarlığı kanunu meclis gündeminde  geri sıralara atıldı. 25/Aralık/2001 de Başbakan adına  Özgün Ökmen tarafından yazılan  Devlet  Bakanlığına Ercan Çelik in göreve başlayışını bildirin diyen yazısı,(Ek;10) üzerine; Başbakanlıkta  oda tahsisi  yapıldı. Ancak; Başbakanlığın  Çevre Bakanlığına gönderdiği  24.12.2001 tarih  20709 sayılı (EK:11)  muvafakat edildiği takdirde  ayrılışını bildirin yazısı  Çevre Bakanlığına  ulaştığı zaman  Teftiş Kurulu Başkanı  F. Peker yurt dışından Amerika dan  dönmüştü, muvafakat la ilgili yazışmalar ondan sonra gelişti.

 

 Çevre Bakanı  Fevzi AYTEKİN tarafından gönderilen  4.01.2002 tarih 166 sayılı yazıda   adı geçen personele  muvafakat  04.12.2001 tarihli 6607  sayılı yazı ile Başbakanlık  Denizcilik Müsteşarlığına   verildiğinden nakil işlemlerinin devam etmesinden ilgilinin  Bakanlığımızdan ayrılmasına uygun  görüş  verilmemiştir (Ek;12) denmiş ve  Başbakanlık bu yazıyı  Devlet Bakanlığına 10.01.2002 tarih 466 sayılı yazıyla bildirmiştir.(EK:13)

 

 Sayın Devlet Bakanının  bana ihtiyaç duymasından  ve benimde “Teftiş Kurulunda yaşanan huzursuzluklar var, sayın Çevre Bakanımız yanlış bilgilendirilmektedir. Bana baskı yapılmaya başlanmıştır, Bundan dolayı  bu Bakanlıkta faydalı olamayacağım. Bu görevlendirmenin bir an önce çıkmasında fayda var” diye söylememden dolayı, Çevre Bakanımız Fevzi Aytekin i  telefonla  sanıyorum 10 veya 11 ocakta aradı. Muvafakatın verilmesini istedi. Özel kalemine ve bana  “muvafakatı verecek yazışmayı takip edin” dedi., Özel Kalem Müdür Yrd.  Yaşar Karaman bey Çevre Bakanı Özel kalemini aradı. Çevre  Özel Kalem Müdürü; “Bakan bey  Personel Daire Başkanına  talimat vermiştir onu arayın” demesi üzerine Personel  Daire Başkanı Bülent  Gökceoğlu nu aradı.  Başkan  daha önce Denizcilik  Müsteşarlığına  verilmiş   muvafakat yazısı geri  gönderildiği takdirde hemen elden   görevlendirme muvafakatının verileceğini, söyledi. Tekrar diğer Özel Kalem Müdür Yardımcınız A. Ataşçı da   Çevre Bakanlığında   Personelden sorumlu Müsteşar Yrd. Nelka hanımı ve Personel Daire Başkanını aramış onlar da ayni  sözleri söylemiştir.  Ayrıca benimle görüşmelerinde de  ayni  şahıslar aynı sözleri söylediler. Bu arada  Yaşar Karaman a “Teftiş Kurulu Başkanı yurt dışından döndü, bu verilmiş muvafakat ı geri isteyerek  beni uğraştırmak istiyor olabilirler Eğer devlet bu hale gelmişse onu da öğreniriz.”. diyerek, Başbakanlıkta görevlendirme muvafakatımın verilmesi için, benim isteğimle  Denizcilik Müsteşarlığı  bu muvafakat yazısını  geri gönderdi. Çünki benim için daha  uygun olan hemen  Başbakanlıkta görevlendirilmemdi.

Bütün bu işlemlere görüşmelere rağmen Bakanımız   Fevzi Aytekin,   Teftiş Kurulu Başkanlığı  muvafakat verdiği halde,  sadece kendi  inisiyatifi  ile  hiçbir gerekçe göstermeden (Devlet Bakanının  telefonuna ve bir hukuki hakkı  olmamasına rağmen) Başbakanlığın görevlendirmesini uygun görmedi, Bu yazı tarafıma   23/Ocak/2002 tarih 469 sayılı yazıyla bildirilmiştir. (EK:14)  Konunun özü aydınlanmaya başlamıştı. Başkan F.Peker kendisi muvafakat ı veriyor, ama bakana gidip sayın bakanım buna muvafakat verme diyor, işi siyasi sorumlunun üzerine atıyordu. Çünkü benim üst konumlara geçmemi istemiyordu.

Burada asıl maksadın muvafakat verme işleminin  mevzuata uygunluğunu sağlamak olmadığı F. Pekerin yurt dışında iken verilen muvafakatın  kendisinin dönüş sonrası  geri alınmak   için yapay gerekçeler  oluşturulduğu aşikardır.

 

Diğer taraftan muvafakat la ilgili işlemlerimiz devam ederken, olayların gelişmesine çok üzülmüş, yorulmuş aynı zamanda göğsüm ağrıyordu, babamda geçen yıl kalp ameliyatı olmuştu “memlekete gel  bir kontrole gidelim” dedi  bunlardan  dolayı 31.01.2002 tarihinde, Müfettiş arkadaşlarımın  yanında 4-22.02.2002 tarihleri   arasında izin istem  kağıdı doldurarak,  memura verip Kurul Başkanlığından izin istedim  

21.9.2001 tarih 421 sayılı görev emri ve 16.11.2001 tarih/500 sayılı görev emri  ile verilen görevi (EK:16) 1.2.2002 tarihinde 522-01 sayılı yazı ile Denetim el kitabı için Personel  Dairesiyle ilgili ön çalışmayı teslim ettim.(EK:17).

Ancak  bu tarihlerde bana 01.02.2002 günü 40 sayılı yazıyla Bakan oluru olmadan Teftiş Rehberi varken  ikinci defa acil olmayan Rehber hazırlama görevini  verdi.(Ek;18)

 Bu görevde Komisyon Başkanı belirtilmemişti. Çalışmalara zaman zaman  Başkanlıkça da katılımda bulunulacağından ilk 2 günde yapılacak program takvimi uyarınca, komisyon  toplantıları  biçiminde  yürütülmesini, birim rehberlerinin de içerik olarak incelenip eksikliklerin giderilerek  20 gün içerisinde görevin tamamlanarak Teftiş Kurulu Başkanlığına verilmesi isteniyordu.

 04.02.2002  tarihinde , göğüs ağrılarım artmış ve ateşim  vardı. Bende Atatürk Sanatoryum Hastanesine doktora gittim. Uzman Doktor yatıp dinlenmen gerek dedi  ve 20 gün  istirahat  verdi.(Ek;19 ).

 

Konya-Tuzlukçu Belediye Başkanı Nurettin Akboğa  “Bakanla  çok samimiyim” diyerek beni Başbakanlıkta görevli müşavir Zafer Özler ile birlikte  Sayın  Çevre Bakanımız ile 15.Şubat.2002 tarihinde Denizcilik Müsteşarlığı ek teşkilat yasası çıkmadan bir hafta önce görüştürdü. Bu kişilerin yanında  1 saate yakın yaptığım görüşmede; sayın Bakanın Bizim basına bilgi verdiğimizi, kendisiyle uğraştığımızı, söylemesi üzerine; Bende kendisine  benim hakkımda kendisine  yanlış bilgi verdiklerini, kim benim hakkımda ne söylemiş ise, çağırıldığı takdirde yüzleşeceğimi,  bu kurulda yönetici arkadaşlarımla  bir arada çalışma imkanımızın kalmadığını,  sürekli üstüme geldiklerini,  kişilik haklarıma  sürekli taarruz edildiğini, kendimin Kurulumuzdaki haksızlığa uğramış iki müfettişin suçsuz olduğuna inanıp, onlarla ilgili kendisiyle görüşmek istememin  dışında herhangi bir işlemim olmasının  söz konusu olmadığını, Bakanlıkta artık yararlı olamayacağımı, kendime sürekli baskı yapıldığını, Denizcilik ek yasası  çıkınca orada teftiş Kurulu  Başkanı olmamı sayın Devlet Bakanının istediğini,  ayrıca bu şikayetlerime esas olan konuları anlatmam neticesinde, kendiside  işleri düzelteceğini, yasa çıkınca muvafakatimi vereceğini söyledi.

Denizcilik Müsteşarlığı  ek teşkilat yasasının  7/Şubat/2002 tarihinde kabulünden sonra, Denizcilik Müsteşarlığı  Devlet Bakanının talimatıyla tekrar  13.2.2002 tarih 572 sayılı yazıyla muvafakat istemiştir. (EK:20 )

 Bende sağlık izninin bitiminden sonra  26.02.2002 günü göreve  başladım.(EK:21). Rehber hazırlamayla ilgili görevin bitmiş olmasına ve bana bir talimat verilmemesine rağmen  görevi tamamlayıp  11.03.2002 tarihinde  teslim ettik.(EK:22)

 Gelen muvafakat talebine  Teftiş Kurulu Başkanlığının bana  Muvafakat verdiğini 10.03.2002 günü öğrenince  ve görevi teslim edince 11.03.2002  tarihinde 14-30/03/2002  tarihleri arası Teftiş Kurulu Başkanlığından izin istedim (Ek;23) .Ancak, görevimle ilgisi ve Bakan oluru olmayan  14/03/2002 tarihinde başlayıp 9 nisan tarihinde tamamlanması gereken 42 sayfalık İngilizce kitabın tercüme görevini 14.03.2002 tarih 125 sayılı  yazıyla verdi.(EK;8) Oysa Tercüme işi mütercimlerin görevidir.

 

  Denizcilik Müsteşarlığına  yine Çevre Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı  muvafakat verdi (kağıt üzerinde, gözüküyordu) ancak,  her nedense Bakanımız  Fevzi Aytekin  söz vermesine rağmen yine  bir gerekçe göstermeden   uygun görmedi ve muvafakat vermedi. Bu yazı 12/Mart/2002 tarihli 1306 sayılı yazıyla tarafıma 13 mart günü tebliğ edilmiştir.(Ek:24). Yine aynı roller oynanmıştı.

Bende iyice  anladım ki  Teftiş Kurulu Başkanı ile Bakan koordineli çalışıyorlar ve benimle kesin olarak uğraşıyorlardı. Bu olaylar Başbakanlığa görevlendirme isteğinden beri devam ediyordu. Ben bana karşı bir husumetlerinin olduğunu düşünüyordum, ama böylesine kin ve gareze dayanacağını düşünmüyordum.

Bu arada  Çevre Komisyonu Başkan yardımcısı Ankara Milletvekili Sedat Çevik Bakanımız Aytekin ile benim muvafakatım konusunu  görüşmüş, Bakanımız Fevzi Aytekin  “Benimle uğraşıyor, basına bilgi veriyor.” Diyormuş. Sedat Çevik “o öyle bir şey yapmaz” deyince, “onu değerlendireceğim, yurt dışına gönderdim” demiş. Sonrada durup dönüp “vereceğim vereceğim” diyormuş. Çevik “ne söylediğini anlayamadım”diyordu

Tekrar  Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu 15.03.2002 tarihinde  telefonla sayın Çevre Bakanını aradı, Ben Başmüfettiş Ercan Çelik ile çalışmak istiyorum, daha öncede  sana telefon  etmiştim. O görüşmede  söz vermiştiniz, Önce Teşkilat yasası çıkmadı gecik di. Şimdi değerlendireceğim, bir kabinenin üyeleri arasında  bir muvafakat için böyle durumların  oluşmasının şık bir davranış  değildir. Ercan Çelik e mutlaka muvafakat verilmesi gerekiyor. Ben onunla çalışacağım. Dedi. Sayın Devlet Bakanı bana dönerek, “önce vereceğim diyordu, şimdi vermeyeceğim diyor, anlayamadım ancak ben muvafakatı alırım dedi.”

Bu görüşmeden sonra  5 gün geçmişti,  çocuğumu hastaneye götürmüş penisilin testi  yaptırıyordum, Teftiş Kurulu Şube müdürü Telefonla  beni aradı  “sizi     başkanım  istiyor herhalde bir görev verecek, kurula geri gelmeniz gerekiyor” dedi, Kurula  vardığımda  savunmam ve ifadem istenen yazı  elime tutuşturuldu. Asla böyle bir şeyi  20 yıllık hizmetten sonra düşünemiyordum, şoke oldum. (Ek:25,26)

Niyet belli ve kesindi. Çünkü  daha önceki müfettiş arkadaşlara da aynı yol uygulanmıştı. Bana kesin ceza vermeye karar vermişlerdi. Bunlara savunma hazırlarken, bir Teftiş Kurulu Başkanı ve yardımcısının  böyle yoktan sadece bana  karşı suç üretmesine de ayrıca çok üzülmüştüm.  İş bununla  da kalmadı. Memleketten ağabeyimde gelmişti, cep telefonuma savunma isteğinden sonra 2. gün  öğle vakti Cebeci Siteler kavşağında, ağabeyimle sitelere giderken bir mesaj geldi, bu mesajda “varan 1 seni üst görevlere bakana rağmen atandırmayacağız,  hediyemizden memnun oldun mu” yazıyordu, sinirlendim, sıkıntı içinde  ruhum daraldı, kendimi iyi hissetmediğim için Ankara  Hastanesine yöneldim  ve hastanenin önünde arabadan iner inmez düştüm. Yanımda  bulunan ağabeyim Enver Çelik, beni  tutup sırt ve bel ağrıları içerisinde  hastane aciline götürdü. Hastaneye aldılar.(EK:27) Mesajdaki  telefon numarasına telefon  ettirdim, öyle bir telefon  olmadığı söyleniyor (internetten). Bundan dolayı 22.03.2002 tarihinde Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Acil Servisine yatarak 01.04.2002 tarihinde taburcu edilip 30 gün yatak istirahati verilmiştir.(EK:28)

Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlunun  Bakan  Aytekine telefonundan yani 15.03.2002 tarihinden 2 hafta sonra Nisan ilk haftası yapılan  Bakanlar kurulu toplantısından sonra, Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğluna ağabeyim Mustafa Çelik uğradığında ”Bakanlar kurulunda Çevre Bakanıyla görüştük bana söz verdi, Başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan beyde söyledi tekrar muvafakat yazısını yazdırıyorum. Yazıyı takip etsinler” demiş. Devlet Bakanı  Mirzaoğlu  bana da aynısını söyledi. Bu arada sanıyorum 2 Nisan da Denizcilik Müsteşarlığı  tekrar muvafakat istek yazısı Çevre Bakanlığına yazdı 4.04.2002 tarih 12412  sayı ile evrak kayıtlarına girdi. Bu arada Ağabeyim Mustafa Çelik İçel  Milletvekili  Yalçın Kaya ve Tokat milletvekili Lutfi Ceylan la görüştü,  iki milletvekili  Çevre Bakanıyla görüşeceğini     ve muvafakati  alacağını söylediler, Lutfi bey görüşmüş ”  Çevre Bakanı bana  muvafakat vereceğini söyledi”, ikinci  sorduğumuzda “bu adam bunu vermeyecek, bizi atlatıyor ben bu işe karışmıyorum” demiş. Milletvekili Yalçın Kaya 4/Nisanda  Çevre Bakanıyla yaptığı görüşmede “dur hemen verilmez hele bir soruşturması varmış” demiştir. Çevre Bakanını  Milletvekilleri sıkıştırdıkça,  Fikret Peker de raporu tamamlamak istiyordu. Çünkü muvafakata  cezamı eklemek ancak kendisini tatmin edecekti,  ruh yapısında  da bu vardı, diğer 2 müfettişe Bakana yaptırmıştı, bana da kendisi yapacak güçlülüğünü ispat edecek, diğer müfettiş ve memurları korkutacaktı.

Bundan dolayı benim yatak istirahatim  devam ederken sanki hiçbir şey olmamış gibi,  17.04.2002 tarih 2002/806-3  sayılı yazıyı, personelden 2 memurla  evime gönderip 4483 e göre ifademi 23.04.2002 mesai bitimine kadar(23 Nisan Bayramı),  Savunmamı 25.04.2002 Perşembe günü mesai bitimine kadar Başkanlığa intikal ettirmemi yoksa savunma hakkımdan vazgeçtiğimi kabul edeceğini bildirmiştir.(EK:29) Apartmanımızda ve mahallemizdeki insanlar önemli bir suçum olduğu gibi  hisse kapılmışlardır. İş bununla da kalmamış, Fikret Peker Teftiş Kurulu Başkanı  Makamını kullanarak, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesine yazdığı 18.04.2002 tarih  165 sayılı yazıyla, Hastane sağlık kurulundan 1 günde karar çıkartmıştır.

 İfade verip veremeyeceğim konusunu sağlık  kuruluna   sorması  bir bilirkişi olarak değil, çünkü  bilirkişiliği  gerektirecek bir husus olmadığını bilmektedir. Ancak sanki başka bir kurumdayım da  önemli bir suç işlemişimde kaçan suçlu insan konumundayım gibi, kendisinden meslekte daha kıdemli olmama rağmen bana geçmiş olsun demesi yerine  mesleğimi ve haysiyetimi bu kadar doktor ve görevlilerin yanında rencide edecek şekilde yazı yazarak, sanki raporlu insanın ne demek olduğunu veya ifadenin verilmediği zaman hangi işlemlerin  yapılacağını  bilmiyormuş gibi, ifade ve savunma alma bahanesiyle  yapılan  yazışmalar ve bu yazışma sonucunun  bana tatilde  kargo ile tebliğ edilmesi, kargonun  Çevre Bakanlığından gelen sarı zarf olması, çevreye komşulara karşı  suçluda bir yerlere kaçacağımda  ondan böyle bir şey yapıldı  intibaının uyanması, olayları kimseye anlatamam  beni daha da üzdü.(EK:30).

 Ayrıca kendisine  24.04.2002 tarihli dilekçemle  savunmayı sağlığıma kavuşunca  vereceğimi yazdım.(EK:31)

 Ortada bir  suç  yokken, suç olsa bile zaman aşımı söz konusu değilken,  ben hasta yatarken  yöneticilerin geçmiş olsun diyeceği ve ilgileneceği yerde  Bu olayların ve tebliğlerin ruhi ve fiziki  halimi daha da  çok bozması sonucu  düşünce ve  stresten 24.04.2002 tarihinde Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil  Dahiliye Bölümüne  götürdüler. Beni Acil Dahiliyeye yatırdılar. (EK:32)  30.04.2002 tarihine kadar yatıp taburcu edilip 20 gün istirahat daha verilmiştir.(EK:33) Rapor bitimi olan, 20.05.2002 Pazartesi günü Teftiş Kurulu’ndaki görevime  başladım.

 Ancak rehber hazırlama ile ilgili verilen görevler tamamlanarak, Başkanlık ve Bakanlıkça da  teşekkür edilerek uygulamaya konulduğu halde  bu  görevi ihmal ettiğimle  ilgili 4483 e göre soruşturma izni ifadem alınmadan savcılığa gönderilmiş  ayrıca konu ikiye ayrılarak  yine savunmalarım alınmadan her biri için disiplin cezaları verilmiştir. Bütün bu olaylar ailemi etkilemiştir. Yakınlarım çocuklarımı iki defa acilden hastaneye götürmüş, eşim ve çocuklarım önemli etkisi altında kalmış , çocuklarımın okuldaki  başarı oranları verimleri düşmüş,  aile büyüklerimizi derinden etkilemiştir.

 

Diğer taraftan   hakkımda ileri sürülen iddialar;  Başkan Yardımcısı M. Duyar tarafından, söz konusu Personel Dairesiyle ilgili rehber ön çalışmasının incelenmesi sonucu tespit edildiği ve Kurul Başkanı’nın da iştirak ettiğinden bahisle, 1.noksanlık olarak gösterilen; yaptığım taslak çalışmasının 5 sayfa olarak hazırlandığı, denetimlerde göz önüne alınacak mevzuat sayısının 35 olarak belirtildiği, oysa komisyon çalışması sonucunda bu sayının 57 olduğunun belirlendiği, ayrıca kanun, tüzük, genelge, yönerge ve talimatların fotokopilerinin eklenmediği gibi, çalışmanın esasını etkilemeyecek nitelikteki basit, kişilere göre değişebilen, soyut ve mesnetsiz iddialardır.

            2.noksanlık gerekçesi olarak da; yukarıda sözü edilen denetim rehberi hazırlanması çalışmasının ikinci aşamasını teşkil eden, Müfettişlerce bireysel olarak yapılan ön çalışmaların tek rehber haline dönüştürülmesi için kurulan, beş Müfettişten oluşan komisyondaki  görevimi bilerek ve isteyerek yerine getirmediğim iddiasına dayanmaktadır.

 Bu iddialarla ilgili olarak herhangi bir bilgi istenilmeden, tamamlatılması cihetinde bir talepte dahi bulunulmaksızın  görevi ihmal olarak nitelendirmek suretiyle ön yargılı olarak doğrudan soruşturmaya geçilerek  savunmam (EK:25 ) ve  ön inceleme için ifadem EK:26) isteniyordu.

Başmüfettiş olarak asıl görevim olan inceleme, soruşturma, teftiş dışında, denetim rehberinin hazırlanması amacıyla ön çalışma yapılmasına dair 21.09.2001 tarih ve TKB/421 sayılı yazıyla tarafıma Personel Dairesi Başkanlığı’nın denetiminde göz önüne alınacak hususların 60 gün içinde belirlenmesi görevi ile daha sonra bu görevin süresi 16.11.2001 tarih TKB/500 sayılı Başkanlık yazısıyla 01.02.2002 tarihine kadar uzatılmıştır. (EK:16) Buna göre tarafıma verilen görevi  kendi bilgi, kabiliyet  ve liyakatime göre  yerine getirip, Teftiş Kurulu Başkanlığına 01.02.2002 günü teslim ettim. (EK:17)

Görüldüğü gibi tarafıma verilen görev, süresi içerisinde ve noksansız bir şekilde yerine getirilmiş olup, herhangi bir ihmal, savsama ve geciktirme söz konusu değildir. Oysa bu bir suç bile olsa  disiplin yönünden zaman aşımına uğramıştır.

 

Ayrıca Bu karar verilmeden önce, Başkanlıkça noksan telakki edilen  hususların giderilmesi için tarafıma herhangi bir ikaz yapılması cihetine de gidilmemiştir.

Keza bu görev için verilen süreyi sonuna kadar kullandığım, daha çok kapsamlı bir çalışma ortaya koyabileceğim gibi soyut iddialarla suçlanmakta isem de, verilen süreyi sonuna kadar kullanmaktan tabi bir şey olamaz, hem süre verip hem de verilen süreyi tam  olarak kullandığım ithamı tam bir çelişki örneği olup, cezalandırma için bir bahanedir. Öte yandan, çalışmanın  yetersiz olduğu sayfa adediyle açıklanamaz. Bunun ölçüsü verilmemiş olup, 5 sayfa yerine acaba kaç sayfa yazsaydım cezalardan kurtulabilirdim? Yapılan işin özelliği itibariyle  bir aylık inceleme neticesinde 50-100 sayfa metin yazılabileceği gibi, 9 ay süre ile yapılan inceleme sonucunda  3-5 sayfadan ibaret  bir yazı  yada rapor yazılması mümkündür.

Oysa soruşturmacı, bir ayda bir sayfa yazdığımın, bunlara da hiç ek koymadığımın, görevimi savsaklayan ihmal eden bir müfettiş olduğumun farkına 20 yıllık hizmetten sonra  hem de  başka bir kuruma üst göreve atanacağım yaygın kanaat olduktan sonra varmıştır. Bütün bunların yanında, aklına ne tür noksanlıkların bulunduğunun tarafıma bildirilmesi, tamamlattırılması hiç gelmemiştir.

Bu tür indi yorumlarla, kendine has değerlendirmelerle,  art niyetli, ön yargılı   ve kişilerin zararını hedef alan  keyfi  tutumlarla  kişilerin suçlanması ve cezalandırılması hukuka aykırıdır.

Bir kısım fotokopilerin eklenmediği iddiasına gelince; bu çalışma Kurul içerisinde yapılan bir ön çalışma, yani taslak çalışmadır. İstenen fotokopilerin, zaten Kuruldaki müfettişlerin tamamında bulunan diz üstü bilgisayarlar ile sabit bilgisayarlarda mevcut olması ve bu metinlere her müfettişin rahatlıkla ulaşabildiği, üstelik Başkanlıkça da bir çok  yeni mevzuat değişikliklerinin arkadaşlara ve bana  imza karşılığı dağıtıldığı, yine tarafımdan çevre ile ilgili mevzuat web sayfası hazırlandığı ve isteyen müfettişlere verildiği bilinmesine , diğer taraftan Ülkenin böylesine ekonomik krizlerin içerisinde olması, Başbakanlığın tasarruf tedbirlerine rağmen önem arz etmeyen fotokopilerin özellikle istendiğini düşünmediğimden ve temelde Rehber için  ihtiyaç olan bir  farklı mevzuatın  bulunmaması bakımından böyle bir tarz tercih edilmiştir.  Herhangi bir ihmal kastı veya savsaklama  söz konusu olmayıp, tamamen  iyi niyetli düşüncelerden hareketle eklenmeyen fotokopilerin şayet Başkanlıkça istenilmesi durumunda, hangi düşüncelerle fotokopileri koymadığımı izah eder ona göre hareket edilirdi. Böylece, soruşturma yoluna başvurulmasına gerek kalmazdı.

Kaldı ki, Başkanlığın 01.02.2002 tarih ve TKB/40 sayılı yazısıyla  kurulan, söz konusu bu ön çalışmaların derlenip bir bütün haline dönüştürülmesi için bahse konu komisyona, müfettişlerce hazırlanan birim rehberlerinin içerik olarak incelenmesi ve eksikliklerin giderilmesi görevi de verilmiştir.(EK:18) Demek ki, bireysel çalışmalarda bir takım noksanlıkların bulunabileceği Başkanlık (kendisi) tarafından da öngörülmüştür. Zaten  söz konusu çalışmaların özelliği dikkate alındığında kişilere göre değişebilen esnek bir yapısı olduğu açıktır.

 Ayrıca bu bir suç bile olsa  disiplin yönünden  zaman aşımına uğramıştır.

 

2.İddia;Bireysel olarak tarafıma verilen Personel Dairesi Başkanlığına ilişkin çalışmayı tamamladıktan sonra, Başkanlığın 01.02.2002 tarihli yazısıyla (EK:18) tüm müfettişlerce bu şekilde hazırlanan rehber  ön çalışmalarının  20 gün içerisinde  tek rehber şekline dönüştürülmesinde diğer dört müfettişle birlikte görevlendirildim. Müteakip iş günü 04.02.2002 tarihinde rahatsızlanmam üzerine hasta yollama kağıdı alarak  20 gün yatak istirahatı ilgili hekimce uygun görülmüştür. (EK:19) Rapor bitiminde 26.02.2002 tarihinde göreve başladım ve göreve başladığıma ilişkin yazıyı aynı gün Başkanlığa verdim. (EK:21)

Rapor bitimini müteakip göreve başladıktan sonra Başkanlıkça tarafıma komisyon çalışmaları hakkında herhangi bir bilgi ve görev verilmemiş, ayrıca aradan geçen zaman zarfında da 01.02.2002 tarihinde verilen görevin (20 gün olarak öngörülen) süresi de dolmuş olmasına rağmen, konuya ilgisiz kalmayıp, komisyonda görevli Müfettiş İsa Altıntaş’a çalışmalarla ilgili yapılan işlemleri sordum.

İsa Altıntaş, çalışmaların sonuçlandığını, İdareyle mutabakata varıldığını ve yazım aşamasına gelindiğini anlattı. Ayrıca, Müfettiş İsa Altıntaş, raporlu olduğum süre içerisinde, Başkanlığın 06.02.2002 tarih ve 45 sayılı yazısıyla benden sonra kıdemli olduğu gerekçesiyle kendisine, grup başkanı olarak çalışmaların koordine edilmesi görevi verildiğini, kendisi tarafından da, 06.02.2002 tarihli bir yazıyla, komisyon çalışma programının Başkanlığa sunulduğunu ifade etti. Raporlu olduğum süre içinde kendi aralarında görev taksimi yaptıklarını ve benim yapmam gereken bir işin kalmadığını söyledi. (EK:34), (Bu belge soruşturma başlatıldıktan sonra İsa Altıntaş  tarafından verildi) Başkanlık, rapor bitiminden sonra nasıl hareket etmem gerektiği konusunda tarafıma açık bir bilgi ya da talimat vermediği gibi, raporlu olduğum dönemde grup başkanı tayin edilen Müfettiş tarafından da çalışma programı konusunda tarafıma bilgi de verilmemiştir.

Böylece, Kurul Başkanlığınca (konumum ve işlevim konusunda ) belirsiz, muallak bırakılan  komisyon çalışması ile ilgili vaktiyle bana verilen görevin üzerimden alındığını, çalışmaların bir program çerçevesinde yürütülüp sonuç aşamasına geldiğini düşünmenin yanı sıra, çalışmaların ahengini etkilememek amacıyla doğrudan müdahale etmemekle birlikte, ancak takibini de sürdürmek suretiyle yazılmasını bekledim. Nihayet çalışmaların yazılı metin halinde sonuçlandırılması üzerine de, noksanlıkların giderildiği ve yerinde olduğu kanaatine vardıktan sonra bir  üst yazıyla Denetim Rehberi Taslağını  Başkanlığa takdim ettim.

  Bu komisyonda, ya da benim bireysel olarak  yaptığım iş ve görevlerde bir noksanlık veya  yanlışlık olsaydı  Kurul Başkanı tarafından iade edilir  düzeltilmesi istenilirdi. 

Nitekim, genel olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu10.maddesindeki,  özel olarak ise Teftiş Kurulu Tüzüğü ve Yönetmeliğinde bir müfettişin yaptığı işlerde muhtemel  eksik ve aksaklıkların giderilmesi için izlenecek yol bellidir (Teftiş Kurulu Başkanının görevleri Tüzüğün 6.maddesinde sayılmış olup bu madde ”Müfettişlerden gelen raporları incelemek, eksikliklerinin giderilmesini sağlamak, ilgili mercilere göndermek, ilgililerce alınacak önlemleri ve yapılacak işlemlerin sonuçlarını izlemek ve alınması gereken önlemlere ilişkin önerilerde bulunmak”, keza Yönetmeliğin 8.maddesinde;”Müfettişlerden gelen raporları ve fezlekeleri incelemek, eksikliklerin giderilmesini sağlamak, bunun üzerine görüş birliğine varılmadığı takdirde Tüzüğün 6. maddesine göre işlem yaptıktan sonra ilgili mercilere göndermek, ilgililerce alınacak tedbirleri ve yapılacak işlemlerin sonuçlarını takip etmek”.şeklinde açıkça belirtilmiştir.)

Yapılan işin sonucun da  hazırlanan  Denetim Rehberi’nde Başkanlık tarafından bir değişiklik yapılmamış, Ayrıca, bu çalışma Başkanlıkça da takdir edilerek teşekküre şayan görülmüş Teftiş Kurulu Başkanı tarafından diğer arkadaşlara teşekkür yazısı yazılmıştır. Hazırlanan rehberde bir eksiklik olmadığı teyit edilmiştir. Komisyon tarafından son şekli verilerek hazırlanan Denetim Rehberi, 16.04.2002 tarih TKB/16 sayılı Makam Oluruyla uygulamaya konulmuştur. (EK:35)

Esasında bu rehber, müfettişleri mutlak anlamda bağlayan bir düzenleme değildir. Denetimlerde, işin özelliklerine göre sair mevzuatın da göz önüne alınması gerektiği, sözü edilen rehberde yer almaktadır.

Diğer taraftan; bir çok müfettiş arkadaş da fotokopi eklerini koymadıkları halde bunlar için benim hakkımda yapıldığı gibi soruşturma yoluna gidilmemiştir, sadece  benim tarafımdan yapılan çalışmanın  gündeme getirilerek soruşturma konusu yapılması, Teftiş Kurulu  Başkanı F. Peker’in (bu olayda soruşturmacı) taraflı, duygusal, kin ve gareze dayalı yönetim anlayışından kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan zaten. Komisyon da  çalışma anında fotokopilerin mutlaka koyulması gerektiği yönünde bir şeye gerek duymamıştır. Duysaydı,  komisyon da İdare de benden talep edebilirlerdi. Bütün bu yollara başvurulabilecekken doğrudan soruşturmaya geçilmiş olması ve görevi  savsakladığımın  iddia edilmesi,  bana karşı duyulan kin ve garezden kaynaklanmakta olup, bilerek ve isteyerek şahsıma zarar verme düşüncesinden başka bir şey değildir.

Yapılan açıklamalardan açıkça görüldüğü üzere, komisyonda görevli diğer müfettişlerle birlikte, tarafımıza  verilen görevin üstüme düşen kısmı, iyi niyetli bir görev anlayışı doğrultusunda, yapılması gereken biçimde ve zamanında  yerine getirdiğim ve yapılan çalışmanın takdire şayan görüldüğü hususları  göz önüne alınarak  hukuki dayanaktan yoksun olarak  tarafıma kasıt ve garezle kinle  soruşturma açılmıştır.

Bakan olurlarının bile sonradan alındığı kanaatinde olduğum, hukuki olmayan, sadece benim aleyhimde soruşturması var denilerek bu arada benim herhangi bir üst göreve atanmamı engelliyecek tarzda, daha doğrusu bu yapılanlar Devlet Bakanı  Sayın Prof. Dr. Ramazan Mizaoğlu’nun  ve  Başbakan yardımcısı Hüsamettin  Özkan’ın  istek ve taleplerini engellemeye  yönelik bir memurun oyunu, devlet gelenek ve mevzuatına uygun olmayan  Bakanlara   meydan okuyan nezaket ve seviyeden yoksun bir davranıştır.

 

Bütün bu işlemlerin sonucunda İçel Milletvekili Yalçın Kaya  muvafakat  işinin  takipçisi oldu, ancak  onu da tam bir ay   Çevre Bakanı  oyaladı neticede muvafakatım verildi.

 Ancak Denizcilik  Müsteşarlığı ve Devlet Bakanımız  Ramazan Mirzaoğlu ile yaptığım  görüşmede  muvafakatın  Çevre Bakanlığınca gönderildiği muvafakat  ekinde    aylıktan kesme cezasının  verildiği daha önceki sicilimin iyi olmasından dolayı kınama cezasına  çevrildiği,  Ayrıca  Kademe İlerlemesinin  Durdurulma Cezasının ise  Disiplin kuruluna gönderildiği, bu şartlarda beni   6400 ek göstergeli Teftiş Kurulu Başkanlığı, Genel Müdürlük veya Müsteşar Yardımcılığı gibi arzu ettikleri herhangi bir göreve atayamayacaklarını bildirmişlerdir.

Diğer taraftan rapor süremin bitmesi üzerine  Çevre Bakanlığı Teftiş Kurulundaki görevime 20.05.2002 günü başladım(EK:36)  14.03.2002 tarih TKB-125 sayılı  Tercüme ile ilgili görevin veriliş şekli  ve mahiyetinin  Kanun  Tüzük ve Yönetmeliklere uygun olmadığını  bildiren  20.05.2002 tarih 9 sayılı yazım ile  Başkanlığa  bildirilmiştir(EK:37).  Bir süreden beri  şahsıma karşı sürdürülen  hissi taraflı ve keyfi davranışlardan  kendi sağlığımın bozulduğu, aile yapımı da etkilemiş olduğundan ailemle birlikte 27 Mayıs-28 Haziran Tarihlerinde dinlenmem gerektiği hususundan  yıllık izin için tekrar dilekçe ile izin kağıdı doldurdum.(EK:38)  Başkanlığa Fikret Peker e verdim.

Ancak  Fikret  Peker   ek 36,37,38 sayılı yazılarımı ek göstererek  beni tehdit eder mahiyette,  ilerde mahkemelerde kullanma amacı taşıyan 24.5.2002 tarih 206 sayılı yazıyı göndermiştir.(EK;39) Bende kendisine 29.05.2002 tarih 11 sayılı yazı ile cevap verdim(EK;40)

Fikret Peker  tarafından  kin ve garezle düzenlenen soruşturma raporuna dayanarak hiç  bir kusurum olmadan  Kademe İlerlemesinin Durdurulması  cezası teklif edilmiş ancak Disiplin Kurulu bu teklifi uygun görmemiş ve  Bakan tarafından aylıktan kesme cezası verilmiştir.(EK:41) Bunu gerekçe göstererek muvafakat ta verilmiş olmasına rağmen  müfettişlikten alınma yazım  Başbakanlığa gönderilmiştir. Ancak Denizcilik Müsteşarlığının  müfettişliğe atama kararnamesi çıkarak görevime  Denizcilik müsteşarlığında devam etmekteyim.

Bütün bu  uygulamalar;  Önce Başbakanlığa görevlendirme, sonra Denizcilik Müsteşarlığına   daha üst bir göreve naklen atanmam için ilgili Devlet Bakanının ısrarla istediği 3. muvafakat yazısına  ve telefonlarına  rağmen, cevabın Cevre Bakanı  tarafından  soruşturulması var denilerek atanmama engel teşkil edecek şekilde, olumlu verilmeyip , daha sonra da  üst göreve atanmamı  engellemek maksadıyla  disiplin cezaları ve soruşturma izinleri verilerek yapılmaktadır. Böylelikle yetkilerini müştereken, terfian atanmama engel olarak, yurt dışı araştırmalarımın  devlet görevlerinde kullanılmasını engelleyerek, Devletin ve benim zararımı gözeten bir kasıt doğrultusunda kullanmışlardır

 

Bütün bu yaptıkları iş ve işlemlerden dolayı, Teftiş Kurulu Başkanı  F. Peker den, Başkan  Yardımcısı M. Duyardan şikayetçiyim. Diğer Başkan yardımcısı, Abdullah  Akgül de bütün  bunların yaptıkları iş ve işlemlere, özellikle şahitlik konuları ve toplantılarda konuşarak yardımcı  olmasından  dolayı  mükafat olarak Başkanlık tarafından bu güne  kadar  müfettişlik  görevi verilmemiş, Başkanlıkta oturması ve bazı evrakları imzalaması sağlanmıştır. Abdullah Akgül ünde  denetim tazminatının  gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Arz ederim. 15.08.2002

 

 

 

                                                                                                Ercan ÇELİK

                                                                                                    Müfettiş

                                                                                   Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı

 

İş bu yazı 12 metin sayfası,41 ek numaralı 89 sayfadan ibarettir.

 

 

Ekleyen:  Ercan ÇELİK
Ekleme Tarihi:  18.2.2024
İzlenme:  77
Yazdır:Yazdır
 
Eklenen Yorumlar 
Bu Konuda En Çok Okunan Yazılar
 
BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK ve DOĞAL HAYAT
OECD’nin (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) 2008 yılında hazırladığı Çevresel Performans İncelemeleri: Türkiye başlıklı bir raporuna göre; ülkemizde flora (ağaç-bitki varlığı) ve fauna (hayvan varlığı) durumunun genel görünümü:
Ercan ÇELİK [ 19.1.2013 Devamı
 
KÜRESEL STRATEJİDE SUYUN ÖNEMİ
Bilgi çağında susuz yaşanamayacağı gibi, geçmiş çağlarda da yaşanmamıştır ve gelecek çağlarda da yaşanmayacaktır. Ne petrol, ne bor, ne de başka madenler ve kaynaklar tutar suyun yerini
Ercan ÇELİK [ 12.1.2013 Devamı
 
KEKİK VE ADAÇAYI YETİŞTİRİLMESİ
Kekik Yetiştiriciliği
İklim Ve Toprak İstekleri: Akdeniz bölgesine ait bir bitki olmasına rağmen soğuklara dayanabilen bir bitkidir. Toprak yönünden fazla seçici değildir. Killi taban arazilerde daha iyi gelişir.
Ercan ÇELİK [ 12.1.2013 Devamı
 

CEVİZİN İNSANAveİNSANLIĞA FAYDALARI

  • En Çok Okunanlar
  • DÜNYANIN EN KALABALI...
  • MUSTAFA KEMALİN SAKL...
  • ÇEVRE BAKANLIĞI TEFT...
  • GÖKÇEADA...
  • SİVRİHİSAR KAYMAKAML...
  • VAKIFLAR ANKARA BÖLG...
  • TÜRKİYE,DAĞLARI,GÖLL...
  • Değerli KARDEŞLERİM ...
  • VAKIFLAR GENEL MÜDÜR...
  • TARIM Ve ORMAN BAKAN...
  • ESCAN A.Ş.Genel Müdü...
  • VALİLİKLERE AÇIK ÇAĞ...
  • 1938 deki Durumumuz ...
  • ESCAN ENERJi,SU,ÇEV...
  • Sevgi Kardeşlik Birl...
  •  
  • En Son Eklenenler
  • DÜNYANIN EN KALABALI...
  • ÇEVRE BAKANLIĞI TEFT...
  • MUSTAFA KEMALİN SAKL...
  • GÖKÇEADA...
  • TÜRKİYE,DAĞLARI,GÖLL...
  • KIYMETLİ ESCAN TOPL...
  • Değerli KARDEŞLERİM ...
  • VAKIFLAR ANKARA BÖLG...
  • SİVRİHİSAR KAYMAKAML...
  • ESCAN ENERJi,SU,ÇEV...
  •  

     

    Her Hakkı Saklıdır. ERCAN ÇELİK© 2013 Tasarim : Linear Yazilim